1 Haziran 2010 Salı

Erleştirilenlerle Körleştirilenlerin Hikayesi


Bu hikâye erleştirilenle körleştirilenin hikâyesi. Yer de mezarlık mı ne?

Mezarlarından çıkarlar bir boş levha gördüklerinde. Erleşenlerle körleşenlerdir bunlar. Hedeflerini seçerler ya da her seçtiklerini zannettiklerinde olduğu gibi bir yanılgıdır seçim de.
Erleşenlerin ellerinde kazma, kürek, testere, tırmık... körleşenlerin ellerinde cımbız, ayna, tarak, ruj... Bir çalışmadır başlamıştır. Bir yan da erleşenler, bir yanda körleşenler. Başlar yontma. Kazmanın her vuruşuyla bir yonga kopar, cımbızın her çekişiyle bir parça. Öyle iştahla ve kararlılıkla yaparlar ki bu işi zannedersiniz ki mutlaktır doğruları. Aslında zanneden sadece biz de değilizdir. Kendileri de aynı zandadırlar.
Önce merak törpülenir. Sonra sorular kısırlaştırılır. Evet ve hayırlar belirlenir. Erleşene biraz saldırganlık, körleşene bolca kibarlık yüklenmelidir. Yoksa alimallah asi filan çıkar içlerinden.

Bir yaratma çabası gibidir her şey. Yaratılmışın yaratma çabası. Yaşanmamışlıklardır bunu belirleyen. Yine söylenenle gerçek arasında uçurum vardır. Tecrübe derler, sevgi derler, koruma derler ve başka birçok şey derler.

Özgürlük mü dediniz? Ne enteresan kavramdır şu özgürlük. Seks bile bu kadar karmaşık değil.

Çağlara bölerler olmayan zamanı. Okul çağı, işe başlama çağı, evlilik çağı... Bir de vebali vardır elbet yapılmayan seçimlerin. Özgürsün derler. Bak ne çok alternatifin var. Ya çağlar ne olacak. Ya kaybedilmek üzereyse vadedilen statü. Nedir bu özgürlük? Alternatiflerin çokluğu mu yoksa seçebilecek kadar yontulmamışlık mı?

Önce bebektir adı erleşen veya körleşen olmadan önce. Sonra bacak arasına bakarlar ve artık bellidir tüm hayatı. Her şeyi görürler bacak arasında. Ya tabancayla ya da bebekle oynayacaktır. Yalnız oyuncağın belirlendiği yer bile çok yaşanası. Sevgiler belirlenir, nefretler, ilgiler, korkular, doğrular, yanlışlar, iyiler, kötüler... Ya erleşmez, körleşmezse. E bu da bellidir. En büyük suçtur bu: Ahlaksızlık.

Direneni de boyun eğeni de büyür nihayetin de. Yetişemediği onca şeye rağmen yetişkin derler adına. Yetişmiş midir yoksa yetiştirilmiş midir kimse bilmez. İşte buradadır benim terazim. Elinde kazma mı var, ruj mu; yoksa üzerinde kendi kanının olduğu hançer mi? Kestin mi minnetle olan bağını? İstiyorum diyebilmek için vazgeçtin mi tüm hükümdar ve hükümranlıklardan? An mı kovaladığın yoksa yaratılmış zaman mı?

Bu hikaye erleştirmeyen ve körleştirmeyenler için erleşen ve körleşenin hikayesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder