11 Haziran 2010 Cuma


Düaldir insan. Tüm duyguları barındırır içinde, aşkı, sevgiyi, öfkeyi, iyiyi, kötüyü... Sabrı, acizliği, hasmı ve hısmı... Çoğu kez içinde olan, kendinde olan ve kendi için olan karışır ya da öyle görünür. İradesiz içine atıldığı dünyada anlamak, anlanılmak ve anlamlandırmak ister. Her türlü anlamdırma ve bilinçli kılma yoluyla huzura erişeceğini düşünür. Bilmem doğru mudur, ben de çoğu kez yaparım. Bu bir tercih değildir belkide.
Erişmek demek, ya da erişmiş olmak demek ne kadar iyidir ya da ne kadar faydalı bilmiyorum. Ama şunu biliyorum erişmek demek bilinçaltını bilince çıkarmak demek değil. Bilakis bilinçaltından çıkan bilinçle, yaratıcısı bilinçaltı üzerinde hükümdarlık kurmak demektir. İnsanın en temel yabancılaşmasıdır bu, kendine olan yabancılaşma. Kendim diye bir şey tarifleme ihtiyacı içinde olmak tariflenen kendimi yaşamamı da zorunlu kılar bir nebze. Düalizmde yetmez artık bu hadden sonra. Üçleşir insan dünyası: Bilinçle kotlanan "estetik" dünya, yabancılaşmanın her zerresinde olduğu tariflenen ve bildiğim içinde yaşanılan dünya, bir de sezdiğim temel, tümsel ya da ilkel dünya... Bir de bunların arasında duran insan. Yaratmaya çalıştığı estetik dünya için pratik ve içinde yaşanılan dünyanın getirdiği sıkıntıları aşacak güçü oluşturma yolunda caba sarfederken bazen nefesi kesilir insanın. Uzun süre uçsuz bucaksız düz ovada aktıktan sonra küçük bir tepecikte büyük bir çağlayana dönen nehrin çoşan arzusuyla titrer bedeni. Bazen de içindeki ötekine dokunan bir tüy zerresi gibi ince ve narin bir eli hisseder. Mutluluk vermesi gerekirken öfke başlar o an. O küçük eli kovanın yine kendisi olduğunu bilir ve kendine kızar. En temel çelişkiler başlar o zaman, belki de bunun adıdır duyulmayan anlam çığlığı...

1 Haziran 2010 Salı

Erleştirilenlerle Körleştirilenlerin Hikayesi


Bu hikâye erleştirilenle körleştirilenin hikâyesi. Yer de mezarlık mı ne?

Mezarlarından çıkarlar bir boş levha gördüklerinde. Erleşenlerle körleşenlerdir bunlar. Hedeflerini seçerler ya da her seçtiklerini zannettiklerinde olduğu gibi bir yanılgıdır seçim de.
Erleşenlerin ellerinde kazma, kürek, testere, tırmık... körleşenlerin ellerinde cımbız, ayna, tarak, ruj... Bir çalışmadır başlamıştır. Bir yan da erleşenler, bir yanda körleşenler. Başlar yontma. Kazmanın her vuruşuyla bir yonga kopar, cımbızın her çekişiyle bir parça. Öyle iştahla ve kararlılıkla yaparlar ki bu işi zannedersiniz ki mutlaktır doğruları. Aslında zanneden sadece biz de değilizdir. Kendileri de aynı zandadırlar.
Önce merak törpülenir. Sonra sorular kısırlaştırılır. Evet ve hayırlar belirlenir. Erleşene biraz saldırganlık, körleşene bolca kibarlık yüklenmelidir. Yoksa alimallah asi filan çıkar içlerinden.

Bir yaratma çabası gibidir her şey. Yaratılmışın yaratma çabası. Yaşanmamışlıklardır bunu belirleyen. Yine söylenenle gerçek arasında uçurum vardır. Tecrübe derler, sevgi derler, koruma derler ve başka birçok şey derler.

Özgürlük mü dediniz? Ne enteresan kavramdır şu özgürlük. Seks bile bu kadar karmaşık değil.

Çağlara bölerler olmayan zamanı. Okul çağı, işe başlama çağı, evlilik çağı... Bir de vebali vardır elbet yapılmayan seçimlerin. Özgürsün derler. Bak ne çok alternatifin var. Ya çağlar ne olacak. Ya kaybedilmek üzereyse vadedilen statü. Nedir bu özgürlük? Alternatiflerin çokluğu mu yoksa seçebilecek kadar yontulmamışlık mı?

Önce bebektir adı erleşen veya körleşen olmadan önce. Sonra bacak arasına bakarlar ve artık bellidir tüm hayatı. Her şeyi görürler bacak arasında. Ya tabancayla ya da bebekle oynayacaktır. Yalnız oyuncağın belirlendiği yer bile çok yaşanası. Sevgiler belirlenir, nefretler, ilgiler, korkular, doğrular, yanlışlar, iyiler, kötüler... Ya erleşmez, körleşmezse. E bu da bellidir. En büyük suçtur bu: Ahlaksızlık.

Direneni de boyun eğeni de büyür nihayetin de. Yetişemediği onca şeye rağmen yetişkin derler adına. Yetişmiş midir yoksa yetiştirilmiş midir kimse bilmez. İşte buradadır benim terazim. Elinde kazma mı var, ruj mu; yoksa üzerinde kendi kanının olduğu hançer mi? Kestin mi minnetle olan bağını? İstiyorum diyebilmek için vazgeçtin mi tüm hükümdar ve hükümranlıklardan? An mı kovaladığın yoksa yaratılmış zaman mı?

Bu hikaye erleştirmeyen ve körleştirmeyenler için erleşen ve körleşenin hikayesidir.